SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EYMAN VE’N-NUZUR BAHSİ

<< 3287 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ ح و حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ قَالَ عُثْمَانُ الْهَمْدَانِيُّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ أَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَنْهَى عَنْ النَّذْرِ ثُمَّ اتَّفَقَا وَيَقُولُ لَا يَرُدُّ شَيْئًا وَإِنَّمَا يُسْتَخْرَجُ بِهِ مِنْ الْبَخِيلِ قَالَ مُسَدَّدٌ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ النَّذْرُ لَا يَرُدُّ شَيْئًا

 

Abdullah b. Ömer (r.a.)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

 

Rasûlullah (s.a.v.) nezir'den nehy etmeye başladı. "Nezir hiçbir şeyi değiştirmez, ancak onun sebebiyle cimri'den (mal)çıkartıhr.” buyurdu.

 

Müsedded, Rasûlullah (s.a.v.); “Nezir hiçbir şeyi değiştirmez” buyurdu, dedi.

 

 

İzah:

Bu hadisin Ebû Davud'a gelişi iki üstaddan olmuştur. Bunlar Osman b. Ebî Şeybe ve Müsedded'tir. Bazı matbu nüshalarda; "Rasûlullah (s.a.v.) nezirden nehyetmeye başladı" cümlesi bu üstadlardan birine nisbet edilmiş, daha sonraki cümleyi ise her iki üstadın da ittifakla haber verdiklerine işaret edilmiştir.

 

Bu bölüm de bazı nüshalarda mevcut değildir.

 

Buharî, emân, kader; Müslim, nezr ; Nesâî, eymân; Tirmizî, nüzûr; İbn Mâce, keffârât; Dârimî, nüzûr; Ahmed b. Hanbel, II, 61, 235, 242, 301, 314, 373, 412, 463.

 

Bilindiği gibi "nezr" dilimizdeki "adak" manasınadır. Fa­kat, fıkhı bir istilan olduğu ve Türkçede de kullanıldığı için, terceme etmedik. "Kitabu'l-Eymân ve'n-Nüzûr"un başında da belirtildiği gibi nezir; bir kimsenin Allah'ı tazim için mubah bir fiilin yapılmasını de­ruhte etmesi, öyle bir işin yapılmasını kendi nefsine vacip kılmasıdır.

 

Nezrin; bir zamanla kayıtlı olup olmaması durumuna göre, muayyen ve gayri muayyen; bir şeyin tahakkukuna bağlı olup olmaması yönünden de mutlak ve muallak çeşitlerinin olduğu da yine orada kısaca açıklanmıştı.

 

Bu hadisde nezirle ilgili iki hususa temas edilmektedir:

 

1- Nezr'in Rasûlullah tarafından nehyedüdiği meselesi:

 

Âlimlerin bir kısmı buradaki nehyi zahirî manasına alarak gerçekten, adakta bulunmanın yasak olduğu görüşüne varmışlardır.

 

Bazı âlimler ise bu nehyi te'vil ederek, nezrin yasak olmadığım söyle­mişlerdir. İbnti'I-Esîr, Ebu Ubeyd, el-Mâzerî bu istikamette görüş beyan eden­lerdendirler.

 

İbnü'1-Esîr, en-Nihâye fî Garibi'I-Hadis ve'l-Eser adındaki eserinde şöyle der:

 

"Rasûlullah'ın hadislerinde nezrden nehyin zikri tekrar tekrar geçti. Bu nehiyden maksat, onun önemini te'kid ve adakta bulunduktan sonra, gev­şeklik göstermekten sakmdırrnaktır. Eğer nehyin manası, nezrin yapılmaması için men olsaydı bu onun hükmünü iptal ve nezre vefanın gereğini düşür­mek olurdu. Çünkü nehiy masiyet olur ve bu bağlayıcı olurdu. Hadis onla­ra; nezrin hiçbir fayda temin etmeyip hiçbir zararı savmadığını ve Allah'ın takdirini değiştirmeyeceğini bildirmektedir."

 

Ebu Ubeyd'in şu sözleri, yukarıdaki manayı ifade yönünden daha da açıktır:

 

Nezirden nehy ve o konuda katı davranmak; nezir günahtır demek de­ğildir. Eğer öyle olsaydı, Allah (c.c) nezre vefayı emretmez ve vefa göstereni övrnezdi. Ama bence hadisin manası; nezrin kadrini yüceltmek ve böylece nezir konusunda gevşeklik gösterilmemesini temin etmektir."

 

Hadisteki nehiyden maksadın, nezrin yasaklanması olmadığım savunan görüş, daha isabetli olsa gerektir. Nitekim günümüzde mensubu bulunan mez­heplerden hiçbirisi; mutlak olarak, kayıtsız şartsız nezrin haram olduğunu söylememiştir. Mezheplerin nezir konusundaki görüşlerinin özeti şöyledir:

 

Hanefîlere göre: Şartlarına riayet edilerek, yapılan adak meşrudur. Bu şartlar, üzerinde durduğumuz bölümün başında geçmiştir.

 

Şâfiîlere göre: Bir faydayı temin veya zarardan kurtulma düşünülsün ya da düşünülmesin, adakta bulunmak caizdir ve ibadettir.

 

Mâlikîlere göre: Elde edilen bir nimet veya savuşturulan bir belâdan do­layı Allah'a şükür olarak edilen nezirler menduptur ve ifası gerekir. Bir şar­ta bağlanarak, yani bir menfaati temin veya musibetten kurtulmaya bağlı olarak edilen nezrin hükmünde iki görüş vardır: Bunlardan birine göre caiz, diğerine göre mekruhtur. Ama adağın, faydayı temin veya belâyı def edece­ğine inanılarak edilen nezir haramdır.

 

Hanbelîlere göre; nezir mekruhtur. Fakat yapılmışsa edası gerekir.

 

Âlimlerden bazıları ise hadisteki nehyin bir takım menfaatlarm temini için, (Hastam iyi olursa şu kadar oruç nezrim olsun demek gibi) edilen ne­zirlerle ilgili olduğunu söylerler. Kadı İyaz ve Tıybî; bu görüşü ortaya atıp, benimseyenlerdendirler.

 

Kurtubî'nin şu mütalaasını da kaydetmek istiyoruz: "Bu nehyin mahalli; kişinin meselâ şöyle demesidir: Allah hastama şifa verirse, sadaka vermek nezrim olsun. Kerahete sebep; anılan ibadetin Allah rızâsı için değil de bildi­rilen maksadın husulüne bağlanmasıdır. Böylece kişi ibadeti bir menfaat kar­şılığında yüklenmiş oluyor...[Kurtubî'nin sözünün bir bölümünü tafsilat görerek almadık.] Bu manaya, cahillerin; nezrin umulan mak­sadın husulünü gerektirdiği veya Allah bu faydayı adanılan adaktan dolayı sağlar tarzındaki yanlış zanları eklenir. Hadisteki; nezir hiçbir şeyi değiştir­mez sözü işte buna işaret eder. Bunlardan ilk hal küfre yakındır, ikincisi de apaçık bir hatadır."

 

2- Adak, Allah'ın takdir ettiği bir şeyi değiştirmez. Dolayısıyla bir kim­se meselâ, "Hastam iyi olursa şu kadar oruç tutayım" diye adakta bulunur ve hastası iyi olursa bu sırf Allah öyle istediği içindir, adakta bulunanın ada­ğından dolayı değildir.

 

Hadisin Buhari ve Müslim'deki rivayetleri bu hususa daha açık bir bi­çimde delâlet eder. Hadisin Ebû Davud'un rivayetindeki: "O hiçbir şeyi değiştirmez" cümlesi, Buhari ve Müslim'deki bir rivayette: "O hiçbir hayır temin etmez" şeklindedir.

 

Müslim'de ayrıca şu manaya gelen bir rivayet daha vardır:

 

"Adak, hiçbir şeyi öne de atmaz geciktirmez de;sadece onun cimriden-mal çıkarılır."

 

Yine Müslim'de Ebu Hureyre'den rivayetle, Hz. Nebi (s.a.v.)'in, "Nezretmeyin, çünkü nezir kaderden hiçbir şeye fayda vermez. Onunla sa­dece cimriden mal çıkarılır" buyurduğu bildirilmektedir.

 

Her ne kadar adağın sonuca tesiri yoksa da, adağın bağlandığı şeyin ta­hakkuku halinde adanılan şey ifa edilmelidir. Hattâbî, nezrin masiyet için olmaması halinde gereğini yapmanın vacip olduğunda müslürnanların itifak ettiklerini söyler. Hz. Nebi'in, "Onunla sadece cimrinin malı çıkarılır" tarzındaki sözü de muallak nezrin gereğini yapmanın lüzumunu gösterir. Çün­kü normal hallerde fakire fukaraya sadaka vermeyen cimri kişiler, bir men­faat temin edilmek maksadıyla sadaka vermeyi adarlarsa, bu adak onlardan mal çıkmasına sebep olur.